23 Kasım 2008 Pazar

adanaspor 0 rizespor 2


Evimizde bir maçı daha kaybettik. Bu son olsun, diyoruz; ama durum öyle görünmüyor ki...

22 Kasım 2008 Cumartesi

bir açıklama bir umut

(basından)

Metin Yıldız: ''Başarısız olursak sorumlusu benim''

Adanaspor'un çiçeği burnunda teknik direktörü Metin Yıldız antrenman öncesi düzenlediği basın toplantısında önemli konulara değindi. Başarı için Adanaspor'a geldiğini söyleyen Yıldız, ''Takımın durumu ve puan sıralamasında pek iyi durumda değiliz. Çalıştığım tüm kulüplerde oyuncularıma güvendim. Herkes üzerine düşeni yaparsa başarı kendiliğinden gelir. Kendime ve ekibime güveniyorum. Öncellikli olarak önümüzdeki 5 maçı düşünüyoruz. Futbolcuların üzerinde bir baskı var. Bu takıma inanmak lazım. Eğer başarısız olursak sorumluluk tamamen bana aittir. Rize maçını mutlaka kazanmalıyız. Berabere dahi kalsak üzülürüm'' dedi.

21 Kasım 2008 Cuma

yepyeni hoca

Sürpriz bir isim dediler, biz de işte geldi Ziya Doğan veya o çapta bir hoca dedik. Gele gele Metin Yıldız geldi. Hakikaten sürpriz oldu. Şapkadan tavşan bile çıkmadı. Adanaspor'un menfaatleri için yorum yapmıyoruz... Ne, yapacağımız yorumu zaten yaptık mı? Yapmış mı olduk...
Hayır, bu kararın üzerine en az iki bin kelimelik bir yazıyla yüklenebilirdik.
Ve mademki şimdi hiçbir şey söylemiyoruz, hikayenin sonuna kadar, bu hoca tercihi hakkında tek kelime bile etmeyeceğiz.
Ama "Söz konusu takımın bir 'Adanaspor' olduğu hala fark edilmedi." gibi geliyor bize.
Dileriz fena halde yanılırız da, hata yapmış olan biz oluruz da Adanaspor'umuz düze çıkar. Ne diyelim...

16 Kasım 2008 Pazar

şiir

Şu dertli zamanımızda bir şiirle aralasak gündemi. Attila İlhan'dan olsun bu şiir, vaktiyle bu dizeleri Adanaspor'umuza uyarlamıştık, "kimi sevsem sensin Adanaspor'um" diyerek. Değişen bir şey yok kalbimizde!


KİMİ SEVSEM SENSİN

kimi sevsem sensin / hayret
sevgi hepsini nasıl değiştiriyor
gözleri maviyken yaprak yeşili
senin sesinle konuşuyor elbet
yarım bakışları o kadar tehlikeli
senin sigaranı senin gibi içiyor
kimi sevsem sensin / hayret
senden nedense vazgeçilemiyor

her şeyi terk ettim / ne aşk ne şehvet
sarışın başladığım esmer bitiyor
anlaşılmaz yüzü koyu gölgeli
dudakları keskin kırmızı jilet
bir belaya çattık / nasıl bitirmeli
gitar kımıldadı mı zaman deliniyor
kimi sevsem sensin / hayret
kapıların kapalı girilemiyor

kimi sevsem sensin / senden ibaret
hepsini senin adınla çağırıyorum
arkamdan şımarık gülüşüyorlar
getirdikleri yağmur / sende unuttuğum
hani o sımsıcak iri çekirdekli
senin gibi vahşi öpüşüyorlar
kimi sevsem sensin / hayret
in misin cin misin anlamıyorum



Attila İlhan

12 Kasım 2008 Çarşamba

ahmet yıldırım

Boşuna hoca aramamalı artık,
elinde bir hoca adayı zaten var,
bırakın isimleri, pozcuları, zalim profesyonel hesapçıları,
işi yürütebilecek yüreğe sahip biri var takımda,
Üç büyükte oynayan,
şampiyonluklar gören,
uefa şampiyonluğu yaşayan,
en baba hocalarla çalışıp birikim sağlayan
tribünle de sağlam bir iletişim kuran-kurabilecek olan...
kısacası ısrarla Ahmet Yıldırım, diyoruz.
Biraz cesaret...

10 Kasım 2008 Pazartesi

hayır!

ŞİMDİ
BİR "CELAL KIBRIZLI" ADI
DOLAŞIYOR ORTALIKTA
YENİ HOCAMIZ OLARAK.

EĞER GERÇEKTEN
BÖYLE BİR TERCİH
SÖZ KONUSUYSA,
HAYIR!
YÜZ BİN KERE
HAYIR!

8 Kasım 2008 Cumartesi

olmadı yar


Yine olmadı,
yenecektik, kaçamadık ama
86.dakikada hakeme yakalandık
sonra Bruno çok iyi vurdu.
1-1 oldu, maç bitti...

Yahu ne oldu bize böyle,
demeyeceğim, denemez de, hal ortada
(adamın teki geldi
güzelim takımı dağıttı
bir takım kurdu
evlere şenlik...)
şimdi kime ne denebilir ki...
sabır...(denebilir)

bu hafta da öylece gitti 2 puanla...

ordu


Orduspor'u yenmeliyiz,
çünkü;
evimizde oynanan bir maç ve artık kaybetmeye tahammülümüz yok,
moralimiz bozuk, 3 puanın getireceği morale ihtiyaç var,
zamanımız dar ve vakit kaybettik,
ara açılıyor üstlerle
kötüsü, altlarla ara kapanıyor, hatta ara diye bir şey kalmadı oralarda,
çünkü yenebileceğimiz bir takım...
çünkü galibiyet istiyoruz,
çünkü gol sevinci istiyoruz,
çünkü eve keyifle dönmek istiyoruz,

yetmez mi bu kadar "çünkü"...

3 Kasım 2008 Pazartesi

hakem olmak hakim olmak

Bir Maç Bir Karakter
Gelelim o Fırat Aydınus denen zat-ı muhtereme. Zat-ı muhterem dememiz işin istihzası… Muhteremlik ona yıldızlar kadar uzak bir kavram olarak durur yeşil sahalarda, iki benzer anın analizi sonucunda.
Şimdi elbette yenilginin bir acısı var içimizde, inkâr mı edelim. Biz de sıradan her taraftar gibi yenilgiye bir kılıf arayabiliriz takımımızın aşkıyla, doğal olarak, sonuçta taraftarız ve de taraflıyız… Ama bu yazıdaki hiçbir öznellik o Fırat Aydınus deneni aklamaya, bir nebze de olsa haklı göstermeye yetmez. Çünkü o zat, benzer bir enstantanede Arda’nın ağırlığı altında ezilmiştir kısa bir süre önce, karizma çizilmekle kalmamış, bırakın hakemliğini, insanlık haysiyeti üç paralık olmuştur.

Sıkışan Kuyruk

Ama işte bir yerden kurtaracaktır ya sıkışan kuyruğu, bizim Emre de ona bu manada hayatının fırsatını vermiştir o “aydın”lıkla bundan gayrı hiçbir alakası olamayan, kalmayan “us”a… Fırsatı ganimet bilen o hakem denen “nahakim” Emre’yi anında saf dışı bırakmıştır. Yayıncı kuruluş o ikinci sarıdan kırmızıyı gösterirkenki yüzünü tekrar yayımlasa da o Fırat’ın, insanlar bir daha tanık olsa bir önceki “ezikliğin” nasıl suret bulup intikamı “gücünün yetebileceği” bir camiadan, futbolcudan çıkarmanın nefretine…

Kime Mesaj
Aslında aciz bir mesajdı o, tribündeki Oğuz Sarvan’a; “Bakınız efendim, ben hala otoritesi olan bir hakemim, nasıl da attım bu itaat etmez oyuncuyu üstelik maçın hemen başında. Geçen hafta mı, şey onu unutunuz yahu ben unuttum bile, kem küm… N’olur derbiyi bana verin…” gibisinden…
Yemezler efendi, bu ikiyüzlülük bir kariyerin olsa olsa bitişidir. Bu rezilliği sineye çeken de, yok sayan da, canım olur öyle şeyler diyen de, Emre de itiraz etmeseydi şeklinde düşünene de o “ilkesizliğin” doğrudan ortağıdır.

İlkesizliğin Resmi Geçidi

Devamında maçın iyice “ilkesizleşen” hakem (biz ilkesiz diyoruz, siz daha uygun bir sıfatı koyun) rakibe de garip kartlar çıkardı. Ve o kadar kaybetti ki kendini, belki bir vicdan muhasebesi sonucunda 94.dakikada gayet sıradan bir pozisyonda rakipten bir oyuncuyu dışarı attı. Yapma efendi, derler adama, bizi yutturamazsın, bak onlara da acımadım diye. Sen acizliğine ne diye kurban edersin o futbolcuyu, kulübü, eğer gerçekten hakkaniyetli bir adamsan veya adamsan son kırmızını kendine gösterirsin.

Manisa’da Son Tango
Son acizliğini de son saniyelerde gösterdi o muhterem. Ahmet Yıldırım rakip ceza sahası çizgisinde kafaya çıktığında faul çaldı. Faulü biz kendimize beklerken rakibe verdi, Ahmet ne olduğunu anlamaya çalışırken, Fırat Aydınus hakemliğinin hakikaten bittiğinin en net fotoğrafını verdi ve işaret parmağıyla “yukarıyı” işaret ederek kendi pespayeliğine Allah’ı tanık göstermeye sığındı. “Valla faulü Ahmet yaptı, yukarıda Allah var!” gibisinden bir hareketle…

Zagor’un Sözü

O zaman biz de seni Allah’a havale ediyoruz Fırat Aydınus, seni vicdanınla baş başa bırakıyoruz! Ama artık gözümüz de üzerinde olacak, imkân olduğunca, hakemi olduğun maçları izleyip senin seyri-seferini burada deşifre edeceğiz!
Bu da “Zagor’un sözü olsun”…

2 Kasım 2008 Pazar

"gölge etmeyin" demiştik

Daha bir önceki yazıda demiştik bre "gölge etmeyin" diye. Manisa maçının muhterem hakemi daha 8. dakikada bizi 10 kişi bıraktı. Üstelik hücumdaki en etkili oyuncumuzu atarak. Üst üste iki sarı ile... el insaf... sonra da 94. dakikada Manisa'dan birini atıyor komikçe. Yuh be! Böyle mi dengeledin vicdan azabını! Etmeyin, gölge etmeyin! Başka bir şey istemeyiz!